Kadınlar doğum anında belli bir yumurtalık rezervi ile doğarlar ve ergenlikle başlayan yumurtlama sürecinden sonra üretken çağ boyunca bu rezervi kullanırlar. Doğumda belirli olan bu sayı sonradan artırılamaz. Kök hücre ile yumurta sayısının artırılabileceğine dair umut verici çalışmalar olsa da henüz klinik uygulamada kullanılamamaktadır. Ancak bu durum erken yaşta yumurtalık rezervi azalan ya da ilerleyen yaşta çocuk sahibi olmak isteyen kadınlar için önümüzdeki yıllarda çözüm olabilecektir.
Burada azalmış yumurtalık rezervi ile premenopoz ya da menopoz arasında doğrudan bağlantı kurmak doğru değildir. Azalmış yumurtalık rezervi olan kadınların doğurganlığı çok azalabilir ya da bitebilir, ancak yıllarca adet görmeye devam edebilirler. Bu durumda ‘’hala adet görüyorum, henüz menopoza girmedim ama gebe kalamıyorum’’ sorusunun cevabı buradadır.
Yumurtalık rezervi azalırken adet düzeni açısından ilk dikkat çeken şikayet adet sıklığının artması olabilir.38-20 günde bir adet gören kadın 21-27 günde bir, hatta zaman zaman 15 günde bir adet görebilir. Bazen de tam tersi adet gecikmeleri yaşayabilir. Sanıldığının aksine adet miktarının azalması çoğunlukla normal bir durumdur ve yumurtalık rezervi almasına işaret değildir.
Yumurta sayısının en büyük belirleyicisi genetik mirastır. Ailede doğurganlık kapasitesi iyi ve menopoz yaşı geç olan kadınların varlığı ümit vericidir.
Yumurtalık rezervinin azalmasının en sık nedeni ilerleyen kadın yaşıdır. 30 lu yaşlarda yavaş yavaş azalmaya başlayan yumurta sayısı 37 yaş sonrası dramatik olarak düşmeye başlar ve 40-42 yaş sonrası daha da azalır. 44 yaştan sonra gebelik son derece ender görülmektedir. Böyle bakınca gerçekten de ne kadar erken çocuk sahibi olmaya çalışırsak işler doğal olarak o kadar yolunda gitmektedir. Ancak kadının eğitim düzeyi artışı ve çalışma hayatında ilerleme süreci, kariyer çalışmaları nedeniyle bütün dünyada çocuk sahibi olma yaşı giderek doğal olarak ilerlemiştir.
İlerleyen yaş dışında yumurtalıklarla ilgili cerrahiler ve endometriozis de yumurtalık rezervini azaltabilmektedir. Yumurtalık cerrahilerinde , özellikle endometrozis için yapılan operasyonlarda dokuya saygı ön planda tutulmalı ve sağlıklı dokunun olabildiğince korunması için ehil ve tecrübeli ellerde cerrahi planlama yapılmalıdır.
Sıklığı artan genç yaşta görülen kanserlerde uygulanan tedaviler (radyoterapi ve kemoterapi) sonrasında da yumurtalık rezervi belirgin olarak azalabilir ya da tamamen tükenebilir. Burada onkoloji profesyonellerine ciddi bir danışmanlık görevi düşmektedir. Mümkün olan bütün vakalarda tedavilerden önce yumurta dondurulması önerilmelidir. Bu aynı zamanda erkek hastalar ve sperm dondurulması için de elbette geçerlidir.
Yumurtalıklarda çikulata kistleri (endometrioma), demoid kist v.b. büyük yer kaplayan lezyonlar da rezervi azaltmaktadır.
Pelvik tüberküloz, ağır pelvik enfeksiyon gibi enfeksiyonlar da keza yumurtalık dokusunu haraplayarak rezervi azaltabilir. Tedavi ne kadar erken ve etkili uygulanmışsa bu risk o kadar azalacaktır.
Yaşam biçimi olarak sigara bağımlılığı yumurtalık rezervini azaltan en önemli faktörlerdendir. Sigara bu açıdan her dozda zararlı görülmekle beraber 10 adetten fazla içimin riski belirgin artırdığı görülmektedir. Sigara bağımlılığı olan kadınların istatistik olarak 4 yıl daha erken menopoza girdiği de görülmüştür.